Büyük ya da küçük olsun her uçak, güvenli uçuş için, yolu üzerindeki ve etrafındaki bütün uçaklardan kendini sakınmak zorundadır.
Kontrolsüz, yani bir kule veya hava trafik ünitesi tarafından izlenmeyen hava sahasında, hava açıksa uçaklar arası ayırımdan, her pilot kendisi sorumludur.
Yani “gör ve görün” prensibi ile uçarlar. Görüşün güzel olduğu açık havalarda askeri ve sivil uçaklar Görerek Uçuş Kurallarına (VFR) göre uçabilirler.
Fakat her zaman güzel havayı bulamayız. Bulutlu ya da görüşün düşük olduğu havalarda görerek uçuş yapılamaz.
Pilotlar ayırımın sağlanabilmesi için belirli kurallara uymak zorundadır ki buna da Aletle Uçuş Kuralları (IFR) denir.
Yani uçaklar arası ayırım sorumluluğu hava trafiğini idare eden, hava trafik kontrolörüne geçer.
Tabii ki pilotların da bu koşullarda uçabilecek alet uçuş bilgisi, eğitimi ve alet uçuş lisansı olması, uçuşta hava trafik kontrolörünün vereceği talimatlara uyması gerekmektedir.
Ticari havayolları, hava açık veya kapalı da olsa her koşulda IFR uçar.
Tahmin edileceği gibi kontrollü hava sahasında kurallar çok daha kısıtlayıcıdır.
Uçaklar tarife yollarında ve saatlerinde uçmak zorundadırlar.
Zaten saatte 800 km ile uçan büyük bir uçağın diğer uçakları çıplak gözle görmeye çalışarak uçmasını bekleyemeyiz.
Pilotlar sürekli hava trafik üniteleri ile temas içerisinde ve radar kontrollü olarak uçuş yaparlar.
Tüm dünya hava sahası, alanlara bölünmüştür ve her alandan belirli bir trafik otoritesi sorumludur.
Bu alanlara Uçuş Bilgilendirme Bölgesi (FIR) veya kontrol alanı denir.
Örneğin Türkiye hava sahası İstanbul ve Ankara FIR olarak iki alandan oluşur.
FIR alanları da kendi aralarında çeşitli yer cihazları ile donatılmış hava yolları, meydan hava sahaları, askeri hava sahaları gibi sahalara bölünmüşlerdir.